7 Ağustos 2017 Pazartesi

On 01:00:00 by Gülten İşcimen in    No comments


Vietnam'da ilk günümüzde başkent Hanoi'yi gezmiştik. Buraya yakın olan ve mutlaka görülmesi gereken bir yer olan Ha Long Körfezine gidiş için otelimizle anlaştık.

 



18 Şubat 2017


Otelimizle 1 gece teknede konaklamalı Ha Long Bay turu için kişi başı 80 Dolar üzerinden anlaştık. Ayrıca Tur dönüşü bir minibüs bizi 10 Dolara havalimanına götürecekti.

Sabah erkenden kalkıp önce otelimizde kahvaltımızı yaptık. Daha sonra bavullarımızı odamızdan çıkarıp emanet odasına koydurduk. 1 gece teknede konaklayacağımızdan otelde kalmayacağımız gece için oda ücretinden indirim yaptılar. Daha sonra otobüsün gelmesini beklemeye başladık. Söylenen saati epeyce geçtikten sonra nihayet otobüs geldi ve yine yolcuları toplaya toplaya yola koyuldu. Otobüs terminaline gidilirse buradan Ha Long Körfezine her gün bir çok otobüs bulunabiliyormuş. Yolculuk yaklaşık 4 saat civarında sürüyor. Ha Long Körfezi Vietnam'ın kuzeyinde Hanoi'nin 170 km doğusunda yer alıyor.

Otobüsümüz ilki çok kısa olmak üzere 2 yerde mola verdi. Körfeze geldiğimizde teknemize binmek için önce küçük motorlara bindik ve bizi kalacağımız tekneye götürdüler. Biz 3 kişiydik ve birlikte kalmak istiyorduk. Bunu sorup dikkate almadan bizden bir kişiyi ve Norveç'den gelen 3 kız kardeşten birisini 1 odaya yerleştirmişler. İtiraz edilince bize başka bir teknede 3 kişilik bir kamara verildi. O tekneden bu tekneye eşyalarımızla git gel bayağı yorulduk. Küçük kamaramıza eşyalarımızı bırakarak öğle yemeğini beklemeye başladık. Yanımıza oturan Vietnamlı adamlardan biri bize ve Norveçli kızlara yemeği beklerken küçük ikramlarda bulundu. Bu insanların hepsi değilse de bir çoğu gerçekten çok nazikler. Yemek ise bir teknede yiyebileceğiniz en iyi yemeklerden sayılırdı. 


Teknemiz hareket ettikten sonra artık güzel manzaranın keyfini çıkarabilirdik. 


Körfez, okyanustaki muhteşem karstik topografisi ile meşhur ve sıklıkla dünyanın yeni yedi doğal harikası arasında sayılmakta. 

Ha Long "Alçalan Ejderha" anlamına gelmesine karşın 19. yüzyıldan önce bu isme hiçbir belgede rastlanmamış. Eski tarih kitapları çoğunlukla körfeze ya da denize An Bang olarak yer vermiş. Ta ki zamanın bir fransız gazetesinde bir yazı çıkmış ve bu yazıda 1898 yılında Lagredin isimli bir gemi kaptanının Avalanse adlı gemisinde seyrüsefer halindeyken körfezde kocaman bir deniz yılanı gördüğünü bildirmiş. Gemideki pek çok denizci de buna şahit olduğunu söylemiş. Böylece bu hikayeden "Asya Ejderi" ile ilgili Avrupa imajı ortaya çıkmış.




Körfezin oluşumu ile ilgili bir de efsane bulunuyor. Vietnam’ın ilk kuruluş yıllarında kuzeyden gelen düşmanlara karşı savaşırlarken onların durumuna üzülen Yeşim Taşı İmparatoru, Anne Ejderhayı ve onun çocuklarını yardım için göndermiş. Ejderha ve çocukları düşmanların üzerlerine ateş ve dev zümrütler atmışlar. Kuzey işgalcileri yenilerek uzaklaşmış ve barış tekrar egemen olmuş. Zaman içinde ejderhaların attığı dev zümrütler taşlaşmış ve irili ufaklı adalar halini almış. Hatta anne ejderha ve çocuklarının savaştan sonra tekrar cennete dönmediği, dünyada kalarak insana dönüştükleri, insanlara ekmeyi, dikmeyi, hayvan yetiştirmeyi ve ülkeyi genişletmeyi öğrettikleri rivayet ediliyormuş. Bu efsane Vietnam insanının ejderha kökenli olduğuna ilişkin yaygın bir inanışa yol açmış.



Bu güzel adalar 1994 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi ile korunma altında alınmış. Ha Long Körfezinde birçok yüzen balıkçı köyü var. Bu köylerde de hatırı sayılır sayıda insan yaşıyormuş. Yaklaşık olarak 1600 kişinin bu köylerde balıkçılık yaparak yaşadığı söyleniyor. Körfezin içinde yer alan bu yüzer balıkçı köylerine küçük tekneler ile gidip ziyaret edebilirsiniz.




1553 kilometre karelik bir alana yayılmış bu adacıkların aralarından kıvrılarak geçerken sürekli olarak önünüze çok güzel ve değişik manzaralar çıkıyor. Büyülenmiş gibi körfezin neresine bakacağınızı şaşırıyorsunuz.





Ha Long Körfezinde denizin üzerinde yükselen 1969 kireçtaşı kayalık ve ada bulunmaktaymış. Bu adaların üzeri ise zümrüt gibi yemyeşil bitki örtüsü ile kaplı. Ayrıca adaların içlerinde birçok geniş mağara bulunuyormuş. Küçük tekneler bu mağaralara yanaşıyor ve içlerini gezebiliyormuşsunuz. Bunlardan en büyüğü daha önce Grotte des Adası olarak adlandırılan bir mağaraymış. En geniş adalar ise Gad bah Adası ve Tuan Chau Adasıymış. Bu adalarda sürekli yaşayan insanlar da bulunuyormuş. Hayatını bu bölgede balık tutarak kazanan balıkçı köyleri ve hatta turistler için yapılmış oteller ve plajlar bulunmaktaymış.




Bazı küçük adalarda ise tavuk, antilop, vahşi maymunlar ve özel türdeki kertenkeleler olmak üzere bir çok hayvan yaşamakta. Körfez bölgesi 14 endemik bitki çeşidine ve 60 endemik hayvan çeşidine evsahipliği yapmaktaymış. 





Kireçtaşı oluşumların farklı koşullar ve çevrenin etkisiyle 500 Milyon yılda oluştuğu tespit edilmiş. Tarih araştırmaları ise insan varlığının burada onbinlerce yıl öncesinde bulunduğunu ortaya koymuş.




Adacıkların arasında böyle bir süre dolaştıktan sonra teknemiz kanoların beklediği bir iskeleye yanaştı. Herkes kanolara binerek dalgasız ve mavi sularda kürek çekmeye başladı. Biz kano kullanmaya cesaret edemeyince birkaç kişiyle birlikte büyük bir kayığa bindirdiler ve yaşı daha çok küçük olan yerel halktan bir kız bizi bir süre gezdirdi. Onlar da işte böyle para kazanıyorlardı.






Bu geziden sonra teknemize dönerek artık batmaya başlayan güneşi izlemeye başladık.





Akşam yemeğimizi yedikten sonra parti olacağı söylendi. Teknedekilerin çoğu genç insanlardı ve birasını alan oturup geceyi sessiz sedasız seyretmeye başladı. Saat 11 gibi odamıza çekilip uyumaya çalıştık. 

19 Şubat 2017

Sabah erken kalkıp kahvaltı öncesi manzarayı huşu içinde seyrettim.




Kahvaltımızı yaptıktan sonra şezlonglara uzanarak çevreyi seyrettik ve biraz güneşlenmeye başladık. Bu sırada çok ilginç bir durum oldu. Arkadaşlarla aramızda Türkçe konuşuyorduk ve o sırada yakınımızdan geçmekte olan başka bir tekneden birisi bize Türkçe seslendi. Önce ne olduğunu anlayamadım ve gaipten sesler duyuyorum sandım. Sonra anladık ki Vietnam'dan mal almaya gelmiş Gaziantepli olduğunu öğrendiğimiz bir adam yakınımızdan geçmekte olan teknede bizim konuşmalarımızı duymuş ve bize sesleniyormuş. Dünya küçüktür dedikleri bu olsa gerek! 




Rehberimiz olarak da nitelendirebileceğimiz Vietnamlı bir genç elinde malzemeleri teknedeki masaya bırakarak bize yemek tarifi verdi. İncecik kurutulmuş yufkaları hafifçe ıslatarak içine önceden hazırladığı karışımdan koyarak sardı. Bizim sigara böreğine benziyordu. Sonra herkes teker teker sarma işini denedi. Yaptıklarımızı bize öğlen pişirerek servis edeceklerini söyledi. Eğlenceli bir faaliyetti ve bizim zorlanmamız söz konusu bile olmadı!

Öğleye doğru teknemiz yüzme molası vereceğimiz bir noktaya ulaştı. Bizim denize girmek gibi bir niyetimiz yoktu. Ancak teknedeki gençlerin denize atlarken yaptıkları akrobatik gösteri de tam seyirlikti.



Yüzme molasından sonra artık dönüş yoluna geçtik. Adaların arasından kıvrıla kıvrıla tekneye bindiğimiz noktaya ilerliyorduk.







İskeleye ulaşınca içimizden bir grup ayrıldı ve onlar 3 günlük tur aldıklarından gecelemek için bir otele doğru gittiler. Biz geldiğimiz otobüse bindik ve sanırım başka tekne yolcularını da alarak Hanoi'ye doğru yola çıktık. Yol üzerinde pirinç tarlalarını ve geçtiğimiz bölgedeki evleri fotoğraflamaya çalıştım.




Aynı mola yerinde durduğumuzda satmak için duvara astıkları tabloları hayranlıkla seyrettik. Hepsi harikaydı ancak fiyatları biraz pahalıydı.


Yola devam ettik. Evlerin mimarisi gerçekten çok hoş gözüküyordu.


Yol boyunca gördüğüm pirinç tarlalarının ortasında bazı mezarlar bulunuyor. Bu mezarlar pirinç tarlalarının sahiplerinin atalarına aitmiş. Bazılarının üzerinde haç da var ve sanırım bir kısmı Hristiyan mezarı olsa gerek. Pirinç tarlalarına gömülmek eski bir adetmiş ve halen de devam ediyormuş. Belki de bu şekilde bu tarlaların ailede kalması ve başkalarına devredilmemesi sağlanmak istenmiş olabilir. Üzerinde atalarının mezarları olan bir yeri hiç kimse satamaz da başka bir şey de yapamaz.



Otobüste uçağına yetişmek için acele eden Tayvanlı bir genç vardı ve şanslıymış ki bizim konuşmalarımıza kulak misafiri olunca bizim aracımızla gelmeye karar verdi. Otobüsten otelimizin önünde indik ve hemen bavullarımızı alarak bizim için hazırlanan minibüse bindik. Tayvanlı genç de cüzi bir ücret ödeyerek bizimle geldi ve uçağını kaçırmamış oldu.

Akşam 19.25’de Hanoi’den Hue’ye uçuşumuz vardı ve buna yetişmemiz gerekiyordu. Zamanında havalimanına gelerek uçağımıza bindik ve yeni bir maceraya doğru yola çıktık.

0 yorum:

Yorum Gönder