13 Temmuz 2017 Perşembe

On 03:50:00 by Gülten İşcimen in    No comments


Filipinler seyahatimiz devam ediyor. Puerto Princesa'dan sonra şimdiki durağımız uzun ve bembeyaz kum plajıyla meşhur Boracay Adası. 

14 Şubat 2017

Boracay Adasında uygun bir alan bulunmadığından havaalanı yapılmamış ve buraya gitmek için mecburen önce Caticlan Adasına gidiyorsunuz. Biz gerçi bunu bilmeden biletlerimizi almıştık. Manila'dan bindiğimiz uçağımız biraz gecikmeli bir şekilde Caticlan Havaalanına indi. Sonra hayatımızda hiç görmediğimiz komik bir transfer gerçekleştirdiler. Uçaktan iner inmez bizi bir otobüse bindirdiler ve şehrin içinden evleri, dükkanları ve yerel halkı seyrederek yaklaşık 20 dakika uzaklıktaki terminale ulaştık. Bavullarımız da aynı yolculuğu yaptı ve uzun süre bekledikten sonra eşyalarımızı aldık. Biz gideceğimiz yerin yakın olduğunu düşünüyorduk. Arkadaşımız tricyle bulmak için gidince Boracay'ın ayrı bir ada olduğunu ve oraya gitmek için feribota binilmesi gerektiğini öğrenmiş. Buradan feribot iskelesine gidip oradan bineceğimiz teknelerle Boracay'a gitmemiz ve oradan da tekrar tricyle ile otelimizi bulmamız gerekiyormuş. Bu işi kombine yapan firmalar varmış ve bize de kişi başı 500 Peso'ya transferi yapacaklarını söylediler. Hem bu duruma hazırlıksız olduğumuzdan hem de çok yorgun olup bir an önce otelimize gitmek istediğimizden bu fiyatı kabul ettik. 

Önce uzun süre tricyle bekledik ve bindikten sonra gördük ki iskele aslında çok yakındı. Elimizde eşyalar olmasa en fazla 10 dakikada yürünecek mesafedeydi. Burada da yine beklemek zorunda kaldık. En nihayet bizim bineceğimiz tekneyi işaret ettiler ancak hiç kimse merdivenle inilen tekneye bavullarımızı taşırken yardım etmedi. Boracay'da da aynı sorunu bu sefer tekneden bavullarımızı yukarı taşırken yaşadık. Bazıları bu iş için adam kiralıyorlardı. 


Neyse en nihayet tekneye bindik ve Boracay'a doğru hareket ettik. Boracay'da indikten sonra bu sefer de iskeledeki bekleme salonunda oturarak uzun süre bize bir tricyle gösterilmesini bekledik.


Bu durumu niye bu kadar uzun uzadıya anlattığımı merak etmişsiniz. Çünkü bu transfer hizmeti için hem çok para ödedik hem de çok uzun süre bekleyerek vakit kaybettik. Eğer yolunuz bir gün Boracay'a düşerse siz siz olun sakın bu hizmeti almayın. Kendiniz bireysel olarak bu transferi daha ucuza ve daha kısa sürede yapabilirsiniz.

En sonunda minibüs tarzında bir arabaya bizi doldurdular ve turistleri otellerinin önünde indirmeye başladılar. Şoför bizim kalacağımız yeri de bilmiyordu ve adrese göre birkaç kişiye sorarak yaklaşık bir yerde bizi indirdi. Buradan eliyle gösterdiği sokağın ucuna doğru yürümemizi söyledi.

Uzun süre yürüdük ancak sorduğumuz kişiler maalesef oteli bilemediler. Sahile kadar indik ve tekrar ara sokaklara girdik. En sonunda akıl ettik ve biz eşyaların başında beklerken bir arkadaşımız oteli daha rahat aramaya başladı. Kısa süre sonunda da otelin yerini bulup eşyalarla birlikte beklediğimiz noktaya geldi. Otel diye gittiğimiz yer küçük ve karanlık bir ofisti. İnşallah kalacağımız yer burası değildir diye düşünürken oda ücretini peşin alan adam bizden onu takip etmemizi istedi. Arada bir sokağa girdik ve bir bahçe kapısından geçince bir avluya çıktık. Avlunun etrafında sahiplerinin çocuklarının ve yakınlarının adı verilen odalar bulunuyordu. Bizim şansımıza girişteki Sarah adındaki oda düştü. Bu oda için 2 gece konaklamaya 5644 Peso ödedik. 


Burası da El Nido'da kaldığımız odadan sonra Filipinler'de kaldığımız en kötü yer sıralamasında yerini almış oldu. Çarşaflar ve havlular dökülüyordu. Neyseki ortalık temizdi ve 2 gece idare ederiz dedik. Biraz odada dinlendikten sonra dışarı çıkıp yemek yiyelim istedik. Üstelik o gün 14 Şubat Sevgililer Günüydü.

Bu Pansiyonu işletenlerin plajda bir de bar-cafe tarzı bir yerleri vardı. Oraya giderek bize bir yer önermelerini istedik. Kadın birlikte yürüyerek bizi bir restorana götürdü ve kendi dillerinde birşeyler konuştular. Belki müşteri götürünce komisyon falan alıyordur. Kapıdaki garson biraz sevimsiz ve suratsızdı. Biz de bu yüzden burada oturmadık ve biraz yürüyerek sahildeki restoranlara ve menülerine bakmaya başladık. 

Biraz gezdikten sonra canlı müzik yapılan ve kumların üzerinde masaları da olan bir restoranda karar kıldık. Güveçte karides, patates püresi ve içeceklerden ibaret yemeğimizi sipariş ettik ve güzel bir gece geçirdik. Bu yemek için toplam 1804 Peso ödedik.



Daha sonra pansiyon işletenlerin bize ikram edeceği hoşgeldin içeceğini içmek üzere plajdaki bar-cafeye gittik. Biraz da burada oturduktan sonra günün yorgunluğu üzerimize çöktü. Güzel odamıza giderek sonraki gün için dinlenmeye çalıştık.

15 Şubat 2017

Sabah kalkınca güzel bir kahvaltı yapalım istedik. Avluya masalar ve sandalyeler konulmuştu. İnsanlar oturup sohbet ediyor veya bilgisayarına, cep telefonlarına bakıyordu. Bir de mutfak vardı ve isteyince termosla sıcak su veriyorlardı. Bir arkadaşımla birlikte market bulup alışveriş yapmaya gittik. Paket peynir, kraker, ekmek, reçel ve su aldık. Çay ve kahve eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı sonrası mayolarımızı giyerek sahile yürüdük. Burası tam bir sayfiye kasabası görünümündeydi. Upuzun plaj, bembeyaz kumları ve sahil kenarındaki satıcılarıyla hiç ayrılmak istemeyeceğiniz bir adaydı.




Boracay Adası, dünyanın en ünlü adalarından birisiymiş. Buradaki plaj dünyanın en iyi plajları arasında gösteriliyormuş. Tripadvisor tarafından en son 2015 yılında dünyanın en iyi plajı olarak bu ada seçilmiş. 

Boracay Adasındaki White Beach adındaki kumsal 4 km uzunluğunda. Bunu bizzat test ettik ve kumsal boyunca kumlara bata çıka yürüdük, yürüdük ve yine yürüdük. Bembeyaz kumsalıyla uzayıp giden bu plaj şahane bir denize de sahip. Pırıl pırıl, sıcacık ve hemen derinleşmeyen deniz suyu bir harikaydı. Bunu da test etmeden olmazdı. Biraz yüzdük, biraz yürüdük ve biraz oturup dinlendik.





Bu Adada pek çok spor aktivitesi de yapılabiliyormuş. Sabah sahilde dalış takımlarını giyerek teknelere binen bir çok insan görmüştük. Ayrıca doğal güzellikleriyle bilinen çevredeki koylara götüren tekne turları da mevcuttu.


Bizim zamanımız olmadığından bunlarla fazla ilgilenmedik. Yürüdüğümüz yol boyunca bir çok masaj salonu gördük ve üstüne üstlük kumsalda da tentelerin altında masaj yapan birçok yer vardı. Biz de dönüş yolunda bunlardan birine masaj yaptırmaya karar verdik ve bunu da gerçekleştirdik. Açık ve güneşli bir havada, dünyanın en güzel plajında masaj yaptırmak insanın hayatında kaç kere başına gelebilir!


Alışveriş de yapabiliyorsunuz. Plaj boyunca seyyar satıcılar olduğu gibi küçük dükkanlarda da incik boncuk, giysi, çanta ne ararsanız buluyorsunuz.



Geceleri de oldukça hareketli olan Boracay Adasında bir çok gece eğlencesi de mevcut. Barları, restoranları, gece kulüpleri ile isteyen istediği gibi eğlenebiliyor. Buranın beach partileri çok meşhurmuş. Bizim eğlence anlayışımız ayışığında huzurla oturup dalgaların sesini dinlemek olduğundan bu eğlenceleri merak dahi etmedik.

Boracay sokaklarında dolaşırken tesadüfen taze sebze, meyve, et ve balığın satıldığı hal gibi bir yere çıktık. Bizim gittiğimiz dönemde çok aşırı bir sıcak yoktu. Yaz sıcaklarında et ve balığı bozulmadan nasıl sattıklarını doğrusu merak ettim.



Akşam olunca plajdaki tesislerde çeşitli etkinlikler düzenleniyordu. Gezerken biz de bunlardan birine denk geldik. Ateşle danseden bir grubu biraz seyrettik. 


Pansiyona dönerek dinlenmeye çalıştık. Ertesi gün bizi yorucu bir gün bekliyordu. Öğle saatlerinde Boracay Adasından ayrılarak Vietnam'a doğru yola çıkacaktık.

16 Şubat 2017

Sabah kalkıp avludaki masada kahvaltımızı yaptık. Bir arkadaşımla beraber biraz deniz keyfi yapalım istedik. Sonrasında da ufak tefek alışveriş yaptıktan sonra pansiyona döndük. Odayı 12'de boşaltmamız gerekiyordu. Eşyalarımızı avluya çıkararak biraz vakit geçirmeye çalıştık.

Daha sonra uçuş saatimiz yaklaşınca pansiyon çalışanları bizim için bir tricyle çağırdılar. Pansiyonun arka tarafından çıkarak aracımıza yerleştik.


Aracımız bizi feribota bineceğimiz iskeleye kadar götürdü ve bu kısa yolculuk için toplam 140 Peso ödedim. Feribot biletlerine de kişi başı 175 Peso ödedik. Görevliler o kadar çok yardımcı oldular ki bavullarımızı taşıdılar ve feribota kadar bize eşlik ettiler. O kadar para vermemize rağmen gelirken yaşadığımız eziyete göre dönüşümüz çok kolay ve ucuza maloldu. Caticlan'da da Havaalanına gitmek için bindiğimiz tricyle için 50 Peso ödedim. Dolayısıyla toplam ulaşım maliyeti kişi başı yaklaşık 239 Peso civarında oldu. Biz giderken 500 Peso vermiştik. Adamlar yarıdan çok kar etmişler.

Kısa feribot yolculuğumuz da çok güzel geçti. Denizin tatlı esintisi ve güzel manzara eşliğinde çabuk biten anlar yaşadık.


Havaalanına geldiğimizde kapıda biletlerimizi göstererek içeri geçtik. Cebu Pacific Havayolları ile Manila'ya uçuşumuz vardı ve check-in sırası oldukça uzundu. Beklemeye başladık ve en nihayet desk görevlisine ulaştığımızda bir sorunu kucağımızda bulduk. Bir arkadaşımız Vietnam biletini alırken aktarma yapacağımız Manila uçağının saatini yanlışlıkla bir önceki uçuş için seçmiş ve maalesef gittiğimiz saat itibarıyla bu uçak da kalkmış. Dolayısıyla sistemde uçağını kaçırmış gözüküyordu ve üstüne üstlük bizim gideceğimiz uçak da ful doluymuş. Mutlaka o gün ve o saatte Manila'ya gitmeliydik çünkü oradan da Vietnam'a uluslararası uçuşumuz vardı. Neyseki hemen hemen bizim uçağımızla aynı saatlerde Manila'ya 2. bir uçak daha varmış ama arkadaşın bu hatası tabi biraz pahalıya maloldu. 10.000 Peso vererek bu uçak için biletini aldı ve bizden önce uçağa binerek Manila'da görüşmek üzere ayrıldı.

Biz de 2 kişi biraz rötarlı olan uçağımıza bindik. Şansımıza bu sefer bize önlerden yer verilmişti. Oturduktan ve uçak havalandıktan bir süre sonra soru sorarak bilenlere ödül verdikleri etkinliği başlattılar. Daha önce buna tanıklık ettiğim için çantamı açarak beklemeye başladım. İlk soru sevdiğiniz bir kişinin fotoğrafını gösterin oldu. Benim de cüzdanımın kapağında oğlumun bir fotoğrafı bulunuyor. Hemen çıkarıp gösterdim ve hediye olarak havayolunun rengi olan sarı renkte küçük bir makyaj çantası verdiler. Önde oturmanın avantajı oldu tabi! 

Manila'da indiğimiz terminalden uluslararası uçuşların yapıldığı terminale geçmemiz gerekiyordu. İndiğimiz terminalde bizi bir süre beklettiler ve sonrasında bir shuttle gelerek bizi uçuşumuzun olduğu terminale götürdü. Burada da kısa zamanda kontrollerimizi yaptırarak iç tarafa geçtik. Uçuş kapımıza yakın bir kafeye oturarak diğer arkadaşımıza mesaj gönderdik. Çok geçmeden o da kafeye geldi ve böylece hep beraber bir sonraki maceramızı heyecanla beklemeye başladık. 


0 yorum:

Yorum Gönder